Elmas Gelin
Allah vergisi derler ya gerçekten de öyle. Ne zaman anneannemi hatırlasam o yanık sesiyle kayseri yöresine ait “Ağ Gelin” türküsünü söylediği aklıma gelir. Çok güzel türkü söylerdi. Sesi gibi ihtiyar haliyle kendisi de çok güzeldi. Kim bilir gençliğinde nasıldı? Şimdi düşünüyorum da bu türküyü yanık yanık söylerken acaba kendisini Ağ Geline mi benzetirdi.
Çok çile çekmiş, Osmanlı Devleti’nin Dağılma Dönemlerinde dünyaya gelmiş küçük yaşta da evlendirilmişti. Evlendiği yıllar savaş yıllarıydı. Adına Birinci Dünya Savaşı diyorlardı. Devlet-i Âliyye seferberlik ilân etmişti. Celp gelmiş, cepheye gidecekler köyün meydanında toplanmışlardı. İmam dua ederek köylülerle birlikte askerleri uğurlama merasimi yapıyordu. Elmas gelinde kucağında yeni doğmuş Fadime’siyle Kocası Bekir’i sabah namazı sonrası uğurlayanlar arasındaydı.
Gidiş o gidiş. Görüş o görüş. “Anu Yemendir gülü çemendir / Giden gelmiyor acep nedendir” “Çanakkale içinde vurdular beni/ Ölmeden mezara koydular beni” türküleri boşa mı söylenmiş. Gidenler gelmedi. Hangi cephede kaldı belli değil. Analar dul çocuklar yetim kalmış.
İç Anadolu’nun bozkırlarında yaşayan Elmas gelin bir yaşındaki çocuğuyla ne yapsın. Evlense bir türlü evlenmese bir türlü. Evde bir ihtiyar kayın atası, kayın validesi bir de çocuk kayın biraderi. Beş kişilik bir aile. Yoksulluk almış başını gidiyor. Sıcak demeden, soğuk demeden Elmas gelin, gün olur başkasının tarlasında gün olur kendi bağında, bahçesinde çalışarak ailesini geçindirmeye çalışır.
Yaşı gençtir. Güzelliği ve çalışkanlığı dikkat çeker. Köyden dünürcü olanlar olur. Karar verme kayın atasına aittir. Kayın atası kararını vermiştir. “Kızım bu ev senin evindir. Bu evden seni çıkartamam. Koca istiyorsan işte on iki yaşındaki kayın biraderin Durmuş, onu büyüt kendine koca yap.” der. Elmas gelin çaresiz. Yeni yürümeye başlayan Fadime’si evin avlusunda düşe kalka yürüyor. Yeni ev, yeni koca Fadime üvey evlat mı olacak. Çaresiz “sen bilirsin ağam der.”
Günler, aylar, yıllar çabuk geçer Durmuş büyür Elmas daha da büyür. Nihayet Elmasla Durmuşun nikâhını köy muhtarı kıyar. Elmas, Durmuş’u koca, Fadime de amcasını baba bilir. Elmas Fadime’den sonra beş çocuk daha büyütür. Onlardan yirmi dört torunu olur. Doksan beş yaşına geldiğinde dünyaya veda eder.
Annem babasına ağam derdi. Yoksulluk içinde nasıl büyüdüklerini anlatırdı. Buğday ekmeği bulamadıklarını, arpa ve çavdar ekmeğiyle gün geçirdiklerini onu da bulamadıklarında patates yediklerini, ağabeyinin maddi durumu iyi ailelere çırak durduğunda akşam kendi hissesine düşen ekmek parçasını göğsünde saklayarak eve nasıl getirdiğini anlatırdı.
Allah o yılları bir daha göstermesin. Askerliğini yapmasına rağmen seferberlik ilân edilince cepheye giden Anadolu çocuklarının çoğu geriye dönmediler. Sağ kalıp da düşmana esir düşenler yıllar sonra memleketlerine dönmek istediklerinde eşlerinin evlendiklerini haber aldılar, vatanlarına dönmediler. Suriye’yi, Yemeni yurt edindiler.
“Ano Yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir”